ANA KEFALDEN DERSLER

Kefalin kurnazlığını,tutmanın zorluğunu tüm balıkçılar bilir.  Bir gün ana kefal, yavrularını toplamış, düşmanlarından ve avcılardan nasıl korunmaları gerektiğine dair nasihat veriyormuş:
- Yiyeceğiniz yeme dikkat edin. Ucunda belki olta iğnesi olur,o zaman hiç yaklaşmayın, yemin etrafında dolaşın, ip gibi bir şey görürseniz sakın yemeyin.
- Yemi ağzınıza alın, birden yutmayın, ilk önce emer gibi yapın, hareket ederse hemen ağzınızdan atın.
- Çevrilen ağın içinde kaldıysanız, kurşun yakasını kontrol edin, denizin dip tarafı ile ağın kurşun yakası arasında boşluk olur, buralardan dışarı çıkın.
- Eğer ağın kurşun yakalarından dışarı çıkamadıysanız, mantar yakasının üzerinden sıçrayarak atlayın.
- Daima sahil boyunda, rıhtım kenarlarından gidin. Büyük balıkların hücumundan kendinizi korursunuz.
Böyle bunun gibi bir takım tavsiyelerde bulunurken, balıkçının biri toplu halde bulunan kefallerin üzerine serpmesini atar, tüm balıklar serpmenin içinde kalır.Yavru balıklar bundan nasıl kurtulunur diye telaş ederler. Ana kefal,
- Buna benim de aklım ermiyor, yalnız bildiğim birşey var, buna tepeden inme derler, bundan kurtulma imkanı yoktur, cevabını verir.
Kimbilir, tepeden inme deyimi, belki de kefal hakkındaki bu masaldan uydurulmuştur.

(Sn.Sıtkı ÜNER'in 1972 basımlı Balık Avcılığı Ve Yemekleri kitabından alıntıdır.)
Bu arada yavru kefallere de maşallah, günümüzde de annelerinin öğütlerini sıkı sıkıya tutuyorlar hala.
 

 

 

YAYIN YÜZÜNDEN CİNSİYET DEĞİŞTİREN ÇOCUK

Adamın biri Taksim'de karşılaştığı bir homoseksüelle birlikte olmuş. Malum iş tamamlandıktan sonra keyif sigaralarını yakarken, adet olduğu üzere,
-Eeee, nasıl düştün buralara, geyiği başlamış.
Homoseksüel,
-Yayın balığı yüzünden, deyince balığa meraklı zampara şaşırmış. Homoseksüel anlatmaya başlamış.
-Küçükken bizim ev Keban barajı yakınlarındaydı. Ben bir arkadaşımla okulu asar, baraja balığa kaçar, okul bitene kadar orada vakit geçirirdik. Oltaları suya atar, misinayı da pipimize bağlar, göl kıyısında uyurduk. Balık vurunca kalkar, balığı çekerdik. Yine bir gün oltayı atıp, uykuya daldık. Uzun bir süre bir hareket olmadı, uyurken büyük bir acıyla ayağa fırladım. Pipim çok acıyordu, suya baktığımda benim boyumdan büyük bir yayın balığını suyun üstünde zıplarken gördüm. Bacak aramdan kan sızıyordu. Hemen arkadaşımla kanı dindirdik, pipim kopmuştu, korkudan eve dönünce hiçbir şey  söylemedik.
Daha sonra ki günlerde yine okulu kırmaya başladık. Tabi ki misinayı artık daha sağlam bir yere bağlıyorduk.Yaşımızda ilerlemişti, aklımıza başka şeylerde gelmeye başlıyordu. Bir gün yine balıkta, kadınlardan konuşurken, benim nasıl olsa erkekliğim yok diye arkadaşım çalılığın arkasında zorla bana sahip oldu. Daha sonra bunu hergün yapmaya başladık, böyle böyle buralara kadar geldim.
İşte, benim bu hale düşmemin sebebi yayın balığıdır, balıktayken sende dikkatli ol, benim durumuma düşme.
Not : Leman dergisinde yayınlanmış bir karikatürden alıntıdır. Kusura bakmasın, çizerini hatırlayamıyorum. Bilen varsa, derhal yazarım.

 

 

KAYIP KOYUNLAR

  Terkos gölünü bilen bilir. Eski göldür ve çok büyük balıkları vardır. Oralarda bir köyün çobanı, sürüyü otlatmak için her gün karşı kıyıya geçmek zorunda kalıyormuş. Yazın sular çekildiğinde, sabahları suyun boyun yapan bir yerinden sürüyü karşı kıyıya geçiriyor, akşamda köye geri getiriyormuş. Bir ara sürüyü evlere dağıttıktan sonra her gün hayvan sahiplerinden, bir hayvanlarının eksik olduğu şikayeti gelmeye başlamış. Çobanın çaldığını düşünüyorlar, gariban çobanda ne yapacağını bilemiyormuş. Köylüler, çobanı takip etmeye başlamış. Çoban, akşama kadar otlattıktan sonra peşi sıra gelen sürüyü gölden geçirirken, köylüler dehşetle sürünün içinde bir kargaşanın olduğunu, suyun içinden büyük bir karartının geldiğini ve koyunlardan birini suyun içine çektiğini görmüş. Tüm köylü panik içinde bir çare düşünmüşler, ihtiyarlara danışmışlar. Sonra bir plan yapmışlar. Köyün nalbantında çok büyük kancalar yaptırmışlar, çelik elektrik tellerini misina gibi kullanıp, güçlü bir traktöre bağlamışlar. Kancayı baba bir keçinin yanına tellerle sarmışlar,akşam aynı saatlerde suya salıp beklemeye başlamışlar.
Tam hava kararırken, canavar koca ağzıyla keçiyi olduğu gibi yutmuş, kanca taaa midesine kadar gitmiş. Traktör çekmeye başlamış, ama ne mümkün,zorlanıyor,  patinaj yapıyor, balık kafa attıkça da geri geri gidiyor. Hemen bir daha traktör bağlanmış, zor da olsa balık kıyıya çekilmiş.
Tabi ki köyümüz küçük bir köy olduğundan büyük bir kantarları yokmuş, tam olarak kilosunu söyleyemiyorlar, ama ihtiyarlar taşımak için bir remorkun yeterli gelmediğini, iki remorkun peşpeşe takıldığını,balığın kuyruğunun ikinci remorkun sonundan aşağıya sarktığını anlatırlar.
Bu da meşhur yayın efsanelerinden biri dersiniz ama,ben Terkos'da ihtiyarlardan yani birinci ağızlardan dinledim,kesin doğru bence.


Not1: Zavallı keçiyi balığın karnından bütün olarak çıkarmışlar, biraz daha hızlı kıyıya alabilselermiş keçiyi canlı olarak bile kurtarabilirlermiş.


NOT2: Yayın balığının ölçü birimi remorktur, büyüklüğünü anlatmak için remork uzunluk birimi kullanılır, kg veya metre geçerli değildir. Tüm yayın efsanelerinde böyledir bu.


Kaynak:Anonim

 

 

BOYNUZ

Bir aralar çalıştığım Sakarya/Pamukova ilçesinde Balıkçı Kasım bir sabah traktörle tarlaya giderken, Sakarya nehri üzerindeki eski taş köprüden geçiyormuş. Tam köprünün üzerindeyken nehirden su şıpırtıları duymuş. Traktörü durdurmuş, sazan veya yayın balıklarının oynaştığını zannederek su kenarlarını araştırmaya başlamış. Tam köprünün ayaklarının altında kocaman bir karaltı gözüne çarpmış. Arkadaşıyla beraber apar topar aşağıya koşmuşlar. Su kıyısına geldiklerinde 2-3 m.lik kocaman bir balığın debelendiğini görmüşler. Balık bizimkileri görmekten çok, kafasını sallaya sallaya çırpınıyormuş. Bakmışlar ki balığı kıyıya çekmenin imkanı yok, tarlaya  gittikleri için traktöre koşup, çapaları almışlar, ancak çapa yardımı ile balığı kıyıya kadar sürükleyip, kenara taşımışlar. Balığı öldürdükten sonra, balığın ağzını kapatamadığını fark etmişler. Kesip açtıklarında boğazında kocaman bir öküz kafası takıldığını, onu çıkartabilmek için çırpındığını anlamışlar. Nehrin biraz yukarısında ki mezbahadan atılan bir öküzün kafasını yutan yayın balığı, boynuzları hiç hesap edememiş olacak ki, boğazına batarak ölümüne sebep olmuştu.

DALGIÇ

  Sakarya’da yazın sular iyice çekilir, sığlaşır. Bunu fırsat bilen gençler ve çocuklar sıcak havalarda suya çimmeye girerler. Ama Sakarya bu, her sene boğulma olayları yaşanır. Yine bir yaz, Sakarya’ya serinlemek maksadıyla giren bir genç boğulmuş. Gündüz o kadar aramalrına rağmen cesedi bulamamışlar. Gece Gemlik’te ki dalgıçlara haber verilmiş. Ertesi sabah orta yaşlı bir dalgıç çalışmalara başlamış. Nehrin altını üstüne getiren dalgıç, iyice derinlere doğru girmeye başlamış. Kıyıda halk merakla çalışmaları seyrederken, dalgıç panik içinde suyun üstüne çıkmış, gözleri faltaşı gibi açılmış vaziyette, dili peltek peltek bağırmaya çalışıyor, bir eliyle aşağıyı gösterirken, diğer eliyle otları çeke çeke dışarı sürünmeye çalışıyormuş. Apar topar kıyıya çıkarmışlar adamı, uzun bir süre kendine gelememiş. Neden sonra “Suyun içinde bir canavar var, suyun içinde bir canavar var!” diye bağırmaya başlamış. Biraz anlattırınca, dalgıcın ora yerlilerince bilinen, Station Renault tavanından büyük, 500 Kg.dan ağır, kaz ve ördekleri yutan, 2 traktör remorkundan uzunca o bölgeyi yatak yapmış meşhur yayın balığını gördüğünü anlamışlar.

WİKİPEDİA’DAN ALINTILAR

http://tr.wikipedia.org/wiki/Bayağı_yayın_balığı

 1985 yılında iki Yugoslav balıkçı, Tuna Nehrinde balığa çıkarlar. Oltalarına takılan dev yayın balığı onları tekneleri ile birlikte Tuna nehrinin akıntısına karşı 20 kilometre çeker. Nihayet yorulan balığı bir traktörün yardımıyla karaya çekerler; balık 3,5 metre boyunda ve 300 kilo ağırlığındadır.

 Orta Çağdan kalma belgelere göre, yayın balıklarının suya giren küçük çocukları yedikleri olmuştur.

KANITLANMIŞ EFSANELER

2003 senesinde Almanya'da yaşlı bir kadının köpeği serinlemek için suya girdiğinde, suyun yüzeyinde büyük bir ağız belirir ve köpek bu ağzın içinde kaybolur. Haber Almanya'da bütün gazetelerde ve televizyonlarda yer alır. Alman medyası bu yayın balığına Yakob adını verir.

Rusyada görev yapmış birinin aktardığına göre bu zamama yakalanan en büyük yayın balığı bir rus köylüsü tarafından ağ ile yakalanmış ve traktör yardımı ile karaya çıkarılabilmiştir. Boyu 5.19 mt., ağırlığı 321 kg.dır.

 
 

www.fishingturk.com