B

BABA : Halat volta etmek için ağaç veya madenden yapılmış silindirik biçimli, dik duran, başlıklı veya halatların kurtulmaması için çıkıntılı, güverte veya rıhtıma bağlanan sabit gereç 
BABAFİNGO : Gabya çubukları üzerine sürülen çubukların ve bu çubuklar üzerine açılan yelkenlerin genel adı. Bulundukları ana direklerin isimleri ile anılırlar. (Pruva babafingo, Grandi babafingo, Mizana babafingo)
BADAN : Küçük bir arap teknesi. 
BADARNA ETMEK : Bir halatın aşınmaması için üstünün halat veya koruyucu bir malzeme ile sarılması 
BADERNA : Halat sargısı.
BAĞ : Sağlam düzgün, kolaylıkla bağlanıp çözülmek üzere gemicilerin yapmakta olduğu düğümler
BAHR : Deniz
BAHREN : Deniz yolu ile; deniz ile
BAHREYN : İki deniz
BAHRİ : Denize ilişkin, denizsel
BAHR-İ AHMER : Kızıldeniz
BAHR-İ MUHİT : Büyük deniz, okyanus
BAHR-İ SEFİT : Akdeniz
BAHR-İ SİYAH : Karadeniz
BAHRİYE : Deniz Kuvvetleri
BAKLA : Zincirin her bir halkası 
BALASTLAMAK : Geminin dengesini sağlamak maksadıyla balast tanklarını doldurmak veya boşaltmak
BALÇIK : Suya doymuş çamur.
BALIĞI AYKIRIDAN TUTMAK : İğnenin balığı ağzının dışında bir yerine batarak yakalaması.
BALIĞI BOĞMAK : Üst üste, çok miktarda balık tutmak
BALIĞI KISKANDIRMAK : Yemi beğendirip, balığın saldırma olasılığını arttırmak için oltanın hafifçe elle çekilmesi.
BALIĞI KULLANMAK : Av sırasında kah misinaya yol verip, kah çekerek balığın oltayı koparmasını önlemek
BALIĞIN SÜRMESİ : Küçük balıkların kıyıları yalayarak büyük balıklardan sürü halinde kaçmaları sürü halinde kaçmaları
BALIĞIN TAV YAPMASI : Av sırasında balığın üst üste av vermesi
BALIK : Yaşamları boyunca solungaç solunumlu olup vücut sıcaklıkları ortam sıcaklığında ve varsa azaları yüzgeç olan canlılardır. Kolaylık açısından batrak, taşemen, köpek balıkarı, vatozlar, sıçan balıkları da balık olarak anılır. Balık tanımı dar anlamda gerçek balıklar için kullanıldığı gibi geniş anlamda avlanan yumuşakçalar, kabuklular, deniz memelileri gibi omurgalılar ve omurgasız sucul canlılar için de kullanılmaktadır
BALIK AĞI : Balık avında kullanılan değişik ağ gözü açıklığına sahip, iplik, sicim, misina gibi şeylerle kafes biçiminde yapılmış her türlü örgüler.
BALIK BİTİ : Bir cins kabuklu (Crustacea) olan balık biti (louse – çoğulu lice,) tatlısu balıklarının da dış-asalağı olup balıkların üstünde hareket ederek yaralar oluşturur. Balıkta uyuşukluk, iştahsızlık, kansızlık, huzursuzluk, sıçrama, sürtünme şeklinde kaşıma ve aşırı sümüğümsü salgıya neden olur. Balık bitini yok etmek için akvakültürde kullanılan ilaçların (teflubenzuron, cypermethrin ve emamectin benzoate) istiridye, yengeç, istakoz, midye, tarak gibi canlılar ile zooplanktonlardan Copepoda’ya da etki ettiği görülmüştür.  
BALIK BOYU(TOPLAM BOY) :  Ağzı kapalı iken balığın alt çenesinin ön ucu ile kuyruk yüzgecinin arasındaki ölçülebilen en uzun mesafedir.
BALIK BULUCU : [fish finder] Balığı bulmada kullanılan yankı iskandili ya da sonar cihazı.
BALIK ÇİÇEĞİ : Bilinen en eski balık hastalığıdır. Sazan kültüründe görülür. Hastalığa Herpesvirus cyprinid neden olur. Hastalık ayrıca sazan tümörü, deri tümörü (kanseri), sazan uçuklaması olarak da adlandırılır. Deride değişiklik (lezyon) su sıcaklığının kışın düşmesi sonrası beyaz-süt rengi kabarcıklar şeklinde  belirir.  Sazan çiçeği.
BALIK ÇİFTLİĞİ : Akvakültür yapılan kısım, alan. 
BALIK HALİ : Üstü kapalı olup balıkların topluca pazarlandığı yer. ® Balık pazarı.
BALIK OTU : Hindistan'da yetişen bir ağacın meyvesidir. Ekmek içi karıştırılıp, balıklara verilirse, iştahla yerler, bayılır ve su yüzüne çıkarlar. Sonra kepçe ile toplanır. Zehirli olduğundan bu balıkları yemek tehlikelidir. Balık otu ile avcılık yasaktır.
BALIK SÜLÜĞÜ : Balık paraziti olan bir halkalı solucan (Annelidae) üyelerine verilen ad. Doğada ve balık semirtme havuzlarında sıkça rastlanır. 
BALIK TUTKALI : Mersin balıklarının geniş olan yüzgeç keselerinden çıkarılır
BALIK VEREMİ : Mycobacteriaceae ailesinden Mycobacterium marinum ve M. fortuitum’un oluşturduğu akvaryum balığı hastalığı. Balıklarda uyuşukluk, iştahsızlık, zayıflık, çökük karın, renk kaybı, çıban, yıpranmış yüzgeçler, sarı ya da koyu yumrular görülür. Alabalıkgillerin (Salmonidae) fertlerinde dış belirtiler gözlenmeyebilir fakat öldürücü iç yara ve değişiklikler oluşur. İnsana bulaşabilir. Antibiyotik ile tedavi edilir.  İleri aşamada tedavi mümkün değildir ve akvaryumun temizlenerek mikropsuzlaştırılması gerekir. 
BALIK YAĞI : Balık ya da balık kısım ve artıklarından elde edilen yağ. Genelde morina balığının ciğerinden çıkarılır, ilaç olarak kullanılır.
BALIK YEMİ : Amatör balıkçılıkta kullanılan her türlü canlı veya cansız, doğal veya yapay yemler.
BALIKÇI : Balıkçılığa katılan kişi.
BALIKÇI BAĞI : Bir halatı aneleye bağlamak için kullanılan bağ (Anele Bağı)
BALIKÇI GEMİSİ : Yalnızca su ürünleri avcılığı veya depolanması veya işlenmesinde kullanılan, nitelikleri bu amaca uygun olan ve tonilato belgesinde balıkçı gemisi olduğu belirtilen ticaret gemisi
BALIKÇI KAYIĞI : İki ucu sivri, arkası genişçe bir kayıktır. Dümen, yelken ve tentesi olabilir. Çapari, oltacılık ve paretede kullanılır. 
BALIKÇI SANDALI İki ucu da düzdür. Bir, bazen çifte olur. Çapari ve oltacılıkta kullanılır.
BALIKÇILIK : Balık avlama, üretme, besleme, satma vb faaliyetlerinin bütünü.
BALIKLAVA : Halk dilinde balığı bol olan yerlere verilen ad
BALOZ : Eskiden gemicilerin eğlenmek için gittikleri içkili ve müzikli yerlere verilen ad
BALSA : Güney Amerika’da kullanılan balıkçı salı.
BAMKİZ : Deniz suyunun dolmasıyla oluşan buz kütlesi
BANK : Sığlık. Deniz yüzeyine yakın ve zaman zaman tepeleri su yüzeyine çıkan sığlık ve kayalık yerlerdir. Deniz haritalarında bu gibi sığlıklar artı işareti konulmak suretiyle belirtilir. Okyanuslarda yüksekliği 1000m ve daha yukarıya ulaşan yükseltiler.
BANK ŞAMANDIRASI : Bankların sınırlarını veya yerlerini belirtmek için konulmuş olan ışıklı şamandıra. 
BANDIRA : Milliyeti gösteren sancak 
BAR : Basınç birimi. Deniz seviyesinden 100m yukarıdaki atmosfer basıncına eşittir. 
BARABAD : Ortası bir direkle bölünmüş iki kanatlı balık ağı
BARAJ : Su akışını kontrol için oluşturulmuş, arkasında su tutan engel.
BARATARYA : Kaptanın veya tayfaların gemi sahibini, armatörü veya sigorta ortağını bilerek zarara uğratması
BARBON : Barbunya balığı (Rize mahalli dili)
BARÇA : Orta çağda kullanılmış yelkenli ve kürekli nakliye gemisi
BARİKAT : Balığı belirli bir yere yönlendirmek için kullanılan çit tipi sınırlayıcı, örneğin ağ vb’den duvar. 
BAROMETRE : Basınçölçer. Atmosfer basıncını ölçen alet.
BASTA : Aganta, dur komutu
BASTIRMAK : Deniz ve rüzgarın beklenmedik zamanda aniden çıkması
BAŞ : Bir teknenin ön ve ileri kısmı 
BAŞ GÖNDER : Geminin baş tarafındaki bayrak direği
BAŞ KASARA : Genellikle gemilerdeki baş taraftaki yüksek kısım 
BAŞ- ÜSTÜ/ALTI : Baş tarafta güverte üstü / altı 
BAŞALTI : Baş kasarayı meydana getiren kısmın alt tarafı. Genellikle personel için ayrılan kısım.
BAŞAT : Bir hayvanın kendi türünden olup birlikte yaşadığı diğer bireylerle üstünlüğe dayalı olan ilişkisinde mücadeleyle üstün durumda olması. Balık sürüsünü yönlendiren, önde giden, sürüdeki diğer balıklardan genellikle daha küçük boylu lider balık.
BAŞRÜZGAR : Gemi rotasının aksi istikametinden esen rüzgar.
BAŞTAN KARA : Teknenin başını karaya çekerek yanaşma.
BAŞTANKARA ETMEK : Tekneyi bir sahile veya kumsala baş taraftan oturtmak veya yanaştırmak 
BAŞÜSTÜ : Gemi ana güvertesinin gemi pruvasında kalan kısmı.
BATIK ŞAMANDIRASI : Batık gemilerin yerlerini belli etmek amacıyla batığın olduğu mevkiiye koyulan yeşil, kırmızı ve siyah renkli şamandıra.
BAYILMA : Gemi veya deniz araçlarının herhangi bir sebeple sancak veya iskele tarafına yan yatmaları.
BAYMAK (BAYILMAK) : Özellikle yelken seyrinde, rüzgar etkisiyle teknenin yan yatması.
BEDEN : Oltanın ucuna genellikle bir fırdöndü vasıtası ile bağlanan ve kalınlığı oltanın kalınlığına eşit ya da daha az olan, kösteklerin bağlandığı olta ipi parçası
BEDENE PUNTOLAMAK : Oltanın bedenine düğümlemek.
BEN : Oltaya veya tuzağa konan yem. Masara da denir. Sakarya'da turna avında canlı yem olarak kullanılan gümüş balığına BEN adı verilir.
BENT : Taşan suyu geçici amaçlı tutmak ya da akışını yavaşlatmak için konulmuş set. 
BENT : Balık saklamak için akarsu önüne kurulmuş set, baraj vb.
BEŞ ÇİFTE : Beş oturaklı, kürekle yürütülen deniz aracı.
BEYAZ BALIK : Yağı etinde değilde karaciğerinde biriktiren balıklar için kullanılan genel terimdir. Bu balıkların etlerinde en çok %2 oranında yağ bulunur. Örnek; Morina bl. (Gadus morhua). Ayrıca beyaz balık tanımlaması çoğunlukla alabalıkgiller için kullanılmaktadır.  
BG : [HP] Beygir gücü
BIRAKMA : Denize şamandıraya bağlı olarak bırakılmış yemli olta takımı.
BİNDİRMEK : Bir geminin baş tarafından bir gemiye çatması veya karaya oturması
BİRKABUKLU : Bir parçadan oluşan kabuğu olan. Örnek; Karındanbacaklı salyangozlar.
BİYOTOP : Yaşamortam. 
BİZ : mERSİNBALIĞI TÜRÜ.
BOCURGAT :Irgat.
BODOSLAMA : Gemi ya da tekne omurgasının iki ucundan yukarıya doğru uzanan dikmeler.  Kayığın burnu anlamına da kullanılır.
BODOSLAMA DEMİRİ : Kayıkların altında, baştan kıça kadar uzanan demire denir. Karaya çekilirken altının aşınmasını önler.
BOFOR ÖLÇEĞİ : Deniz durumu.
BOĞAZ : Denizleri birbirleri ile birleştiren ve iki kara arasındaki doğal açıklıktan geçen deniz parçası
BOHÇA : Oltanın bağlı olduğu mantarın etrafında dönerek düğümlenmesi.
BOLİ AĞI : Altı büzülmeyen fanyalı çevirme ağı.
BORDA : Tekne ya da geminin su kesiminden yukarıda kalan dış kısmı.
BORDA FENERİ : Sancakta yeşil, iskelede kırmızı yanan açılı oturtulmuş ışık kaynağı.
BORDALAMAK : Denizdeki bir geminin veya sahildeki bir mevkiin, seyretmekte olan bir geminin kemeresi veya 090-270 nispi istikametinde bulunmasıdır. 
BOŞ ALMAK : Gevşek bir halatı germek maksadıyla fazlasını çekmek
BOŞ VERMEK : Halatı kaçırmak 
BOT : Sandal, kayık, filika. Kısa mesafelerde kullanılan açık denizlerde, devamlı barınma olanağı olmayan, genellikle kürekle yürütülen araç. Bir veya iki çifte kürekle hareket eden, güvertesi olmayan ayna kıçlı ufak tekne. Ağaç veya fiberglas gibi maddelerden yapılır.  Iskarmoz kürekli, güvertesiz, aynalıklı küçük filika. Bir gezi teknesinde gemicilerin kıyıya gidiş geliş için kullandıkları ağaç, plastik veya kauçuktan yapılmış küçük sandal. Bot, sandal, filika, küçük tekne, gemi vasıtası, vasıta motoru
BOY LİMİTİ : Balık türlerinin nesillerini devam ettirebilmeleri için bir balığın en az 1 kere yavru vermiş olarak kabul edildiği en küçük yasal avlanma boyu
BOYLAM : Ekvatora dik açılı olup kutup noktalarından geçerek yerküreyi 360 eşit parçaya böldüğü varsayılan sanal çizgiler. 
BOZYEL : Lodos.
BUFA BALIĞI : Yılan balığına benzer, tatlı suda , denizde yaşayabilen bir balıktır. Yılan balığından farkı bufanın yan kanatları olmasıdır. Ağzı sülük ağzı gibidir. Yuvarlak bir ağzı, ortasında da dili vardır, şiddetle emer.
BULANIKLIK : Suda asılı bulunan maddeler nedeniyle ışık geçirgenliğinin azaldığı durum. 
BUMBA : Balıkçı teknelerinde ağın içeri alınmasında kullanılan ve palanganın bağlı olduğu kuvvetli direk.
BUMBA : Genel anlamda yatay olarak kullanılan serenlere denir. Yan yelkenlerin altabaşo yakalarını gerip açmak üzere kullanılan serenlere de bumba denir. Bumbalar açıldıkları yelkenlerin isimleri ile anılır.
BUNKER : Gemi ambarı.
BUZLAMA : Sıcaklığı 0 ile -0.5 derecede tutmak için balıkların buzlanması. Bunun için önemli bir teknoloji geliştirilmiştir.
BUZUL : Üst üste yağan karların basıncı  nedeniyle önce eriyen ve sonra donan suyun büyük buz kütlesi oluşturması. 

 

www.fishingturk.com